Psikoloji

Efendi Erkek Sendromu: Onay Bağımlılığından Kurtulma Rehberi

Sürekli başkalarını memnun etmeye çalışırken kendinizi ve ihtiyaçlarınızı ihmal ettiğinizi mi hissediyorsunuz? Çatışmadan kaçmak için her şeye “evet” demek, zamanla içsel bir hayal kırıklığı ve öfke birikimine mi yol açıyor? Eğer bu sorular size tanıdık geliyorsa, “efendi erkek sendromu” olarak bilinen ve modern erkeğin sessiz tuzağı haline gelen bu davranış kalıbıyla karşı karşıya olabilirsiniz.

Bu sendrom, bireyin sevilmek, kabul görmek ve sorunsuz bir hayat yaşamak için “iyi” olması gerektiğine dair derin bir inanç taşımasıyla karakterizedir. Ancak bu sürekli onay arayışı, kişinin kendi otantik benliğini kaybetmesine ve tatminsiz ilişkilere hapsolmasına neden olur. Bu kapsamlı rehberde, efendi erkek sendromunun ne olduğunu, temel dinamiklerini ve bu yıpratıcı döngüden nasıl kurtulabileceğinizi adım adım ele alacağız.

Efendi Erkek Sendromu Nedir ve Belirtileri Nelerdir?

Efendi erkek sendromu, bir erkeğin kendi değerini başkalarının onayı ve mutluluğu üzerine inşa etmesiyle ortaya çıkan psikolojik bir örüntüdür. Bu kişiler, “efendi” ve “uyumlu” görünerek sevgiyi hak edeceklerine inanırlar. Ancak bu strateji, genellikle kendi ihtiyaçlarını bastırmalarına, pasif-agresif davranışlar sergilemelerine ve derin bir tatminsizlik yaşamalarına yol açar. Bu durum, özgüven eksikliği ve sürekli bir hayal kırıklığı döngüsü yaratır.

Bu sendromun temelinde yatan bazı belirgin özellikler ve davranış kalıpları şunlardır:

  • Sürekli Onay Arayışı: Yaptığı her şeyde başkalarından takdir ve geçerlilik bekler.
  • Çatışmadan Kaçınma: Yüzleşmekten veya fikir ayrılıklarından şiddetle kaçınır, barışı korumak için kendi düşüncelerinden vazgeçer.
  • Aşırı Vericilik: Karşılık beklemeden sürekli verir, ancak içten içe bu fedakarlığın görülmesini umar.
  • Sınır Koymada Zorluk: “Hayır” demekte zorlanır ve başkalarının talepleri altında ezilir.
  • Duyguları Bastırma: Özellikle öfke gibi “olumsuz” kabul edilen duyguları ifade etmekten kaçınır, bunun yerine içine atar.
  • Hataları Gizleme: Mükemmel görünme çabasıyla kendi kusurlarını ve zayıflıklarını saklar.
  • Pasif-Agresif Davranışlar: Doğrudan ifade edemediği öfkeyi, dolaylı yollarla (iğneleme, somurtma, unutkanlık) gösterir.
  • İlişkilerde Dengesizlik: Partnerini memnun etmeyi birincil görev olarak görür, bu da tek taraflı ve sağlıksız bir dinamik yaratır.

Bu belirtiler, kişinin kendini sürekli yetersiz ve değersiz hissetmesine neden olarak sendromun daha da derinleşmesine zemin hazırlar.

Bu Sendromun Kökenindeki Yanlış İnançlar

Efendi erkek sendromunun kökleri genellikle çocukluk döneminde atılır. Birey, “uslu çocuk” olduğunda sevgi ve kabul gördüğünü, yaramazlık yaptığında ise bu sevginin geri çekildiğini deneyimler. Bu durum, “İyi olursam sevilirim, ihtiyaçlarım karşılanır ve hayatım sorunsuz olur” gibi temel bir yaşam senaryosu geliştirmesine neden olur. Bu senaryo, yetişkinlikte karşılaşılan karmaşık hayat tuzaklarından birine dönüşebilir.

Toplumun erkeğe yüklediği “güçlü olmalı, ağlamamalı, her şeyi kontrol etmeli” gibi geleneksel roller de bu durumu pekiştirir. Bu beklentiler, erkeğin duygusal dünyasını bastırmasına ve dışarıya karşı sahte bir “efendi” maskesi takmasına yol açar. Bu mitler, gerçekçi olmayan beklentiler yaratır ve kaçınılmaz olarak hayal kırıklığıyla sonuçlanır.

İlişkiler Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

Efendi erkek sendromu, özellikle romantik ilişkilerde ciddi sorunlara yol açar. Sürekli partnerini memnun etmeye odaklanan erkek, kendi arzu ve ihtiyaçlarını dile getiremez. Bu durum, başlangıçta iyi gibi görünse de zamanla partnerde saygı kaybına ve bıkkınlığa neden olabilir. İlişkideki tutku ve heyecan, yerini tek taraflı bir fedakarlık ve minnet döngüsüne bırakır.

Cinsel yaşamda da benzer bir tatminsizlik ortaya çıkar. Kendi fantezilerini ve isteklerini ifade etmekten çekinen “efendi erkek”, tamamen partnerinin zevkine odaklanır. Bu, samimiyetten uzak ve mekanik bir cinsel deneyime yol açarak iki tarafı da mutsuz edebilir. Sosyal ilişkilerde ise bu onay arayışı, derin ve anlamlı dostluklar yerine yüzeysel bağlantılar kurulmasına neden olur.

Efendi Erkek Sendromundan Kurtulmanın Yolları

Bu sendromdan kurtulmak, bir gecede olacak bir değişim değil, bilinçli bir çaba ve farkındalık gerektiren bir yolculuktur. Bu süreç, başkalarının onayına olan bağımlılığı kırıp kişinin kendi içsel değerini keşfetmesiyle mümkündür. Bu, cesaret ve kararlılık isteyen bir kişisel dönüşüm sürecidir.

İşte bu sendromdan kurtulmak için atabileceğiniz pratik adımlar:

  • Kendi İhtiyaçlarınızı Önceliklendirin: İlk adım, “Ben ne istiyorum?” sorusunu kendinize sormaktır. İhtiyaçlarınızı tanıyın ve onları dile getirmeyi bir hak olarak görün.
  • Sağlıklı Sınırlar Belirleyin: “Hayır” demeyi öğrenmek bir devrimdir. Kendi enerjinizi ve zamanınızı korumak için net sınırlar çizin.
  • Duygularınızla Yüzleşin: Öfke, hayal kırıklığı ve üzüntü gibi duyguları bastırmak yerine onları kabul edin ve sağlıklı yollarla ifade etmeyi öğrenin.
  • Çatışmayı Bir Fırsat Olarak Görün: Sağlıklı tartışmalar, ilişkileri zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Fikirlerinizi saygılı bir şekilde savunmaktan çekinmeyin.
  • Onay Bağımlılığını Kırın: Kendi değerinizin başkalarının düşüncelerine bağlı olmadığını anlayın. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin.
  • Otantik Erkekliği Keşfedin: Erkeklik, duygusuzluk veya sürekli kontrol demek değildir. Kendi değerlerinizle uyumlu, özgün bir erkeklik tanımı yaratın.
  • Profesyonel Destek Alın: Bu döngüyü tek başınıza kırmakta zorlanıyorsanız, bir terapistten yardım almak süreci hızlandırabilir ve size değerli bir yol haritası sunabilir.

Bu adımlar, sadece davranışlarınızı değil, temel inanç sisteminizi de dönüştürmenize yardımcı olacaktır. Bu yolculuk, kendini geliştirmenin ve daha tatmin edici bir hayata adım atmanın en önemli parçasıdır.

Değişim Yolculuğu: Otantik Benliğe Dönüş

Efendi erkek sendromundan kurtulma süreci, temelde bir yeniden doğuştur. Bu, başkalarının beklentilerine göre şekillendirilmiş bir kimliği bırakıp, kendi otantik benliğinizi kucaklama yolculuğudur. Bu dönüşüm, sadece daha sağlıklı ilişkiler kurmanızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yaratıcılığınızı, üretkenliğinizi ve gerçek potansiyelinizi ortaya çıkarır.

Kişisel deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki, bireyin kendi içinde biriktirdiği hayal kırıklıkları ve öfke, dışarıya yansıyan “efendi” imajının altında yatan gerçek duygulardır. Bu içsel çatışmayı çözmek, sadece bireyin kendi yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda çevresiyle olan ilişkilerini de kökten dönüştürür. Gerçek özgürlük, başkalarının onayına bağımlı olmaktan vazgeçip kendi değerini keşfetmekle başlar.

Unutmayın, bu değişim cesaret ister, ancak sonucunda elde edeceğiniz özgürlük, huzur ve tatmin, harcadığınız her çabaya değecektir. Gerçek güç, dışarıdan gelen onayda değil, kendi içinizden gelen özgün seste yatar. Hayatınızın direksiyonuna geçme ve kendi değerlerinizle uyumlu bir yaşam inşa etme zamanı şimdi.

Psikoloji Meraklısı

Herkese merhaba ben Metin Avcı. Bugüne kadar bir çok psikoloji, kişisel gelişim ve ilişkiler hakkında içerikler ürettim. Şimdi ise BlogLabs web sitesinde içerik üretiyorum. Psikoloji 4. sınıf öğrencisiyim. Gerek okullarda gerekse de staj yerlerinde öğrendiğim şeyleri burada paylaşmaktan geri durmuyorum. Bir konu hakkında olabilecek tüm kaynakları taramaya çalışıyorum.Ardından sizlere bu güzel içerikleri paylaşıyorum. Takip edin.

İlgili Makaleler

24 Yorum

  1. Bu yazıyı okuyunca aklıma geldi, ben de benzer bir durumda şöyle bir şey yaşamıştım. Bir dönem iş yerinde herkesin her ricasını yerine getirmeye, kimseyi kırmamaya ÇOK dikkat ediyordum. Sanki “hayır” demek dünyanın sonuymuş gibi geliyordu. Herkesin işini üstleniyor, kendi işim aksasa bile başkalarına yardım etmeyi öncelik biliyordum. Amacım iyi bir ekip arkadaşı olmaktı, takdir edilmekti belki de.

    Ama bir süre sonra fark ettim ki, bu durum beni inanılmaz yoruyordu ve kimse de aslında benim bu fedakarlıklarımı GÖRMÜYORDU. Hatta tam tersine, sanki bu benim görevimmiş gibi algılanmaya başlamıştı. O zaman anladım ki, kendime sınırlar koymak ve yeri geldiğinde kendi önceliklerimi savunmak aslında bencillik değil, sağlıklı bir dengeymiş. O günden sonra biraz daha kendimi düşünmeye başladım, ve ilginçtir ki, insanlar bana daha fazla saygı duymaya başlad

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yaşadığınız deneyim, yazıda değindiğim noktaların ne kadar gerçekçi ve evrensel olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Sınırlar koymanın ve kendi önceliklerini belirlemenin zorlu bir süreç olduğunu ancak sonunda kişisel refah ve başkalarının saygısı açısından ne kadar önemli olduğunu çok güzel ifade etmişsiniz. Bu tür paylaşımlar, yazılarıma değer katıyor ve okuyucular arasında anlamlı bir diyalog oluşmasını sağlıyor.

      Yaşadığınız bu dönüşüm, pek çok kişinin ilham alabileceği bir örnek. Bazen kendimize iyi bakmanın, başkalarına daha iyi hizmet etmenin de bir yolu olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Kendi deneyiminizi bu kadar samimi bir şekilde paylaştığınız için ayrıca minnettarım. Profilimden diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz, umarım onlar da ilginizi çeker.

  2. Bu yazıyı okuyunca içim cız etti resmen. Zamanında çalıştığım yerde bir abi vardı, ‘Şu hisseye gir, ya da şu araziyi al’ diye dil döktü bana, dinlemedim. ‘Ne anlarım ben bunlardan’ dedim, üstüne bir de güldüm. Şimdi o abi parasına para katmış, ben hala yerimde sayıyorum. Ah aah, keşke o zaman o abiyle oturup biraz daha konuşsaydım, kulak verseydim de bu kadar geç kalmasaydım.

    1. Yorumunuzu okurken sizinle birlikte ben de derin bir iç çektim. Hayatta bazen karşımıza çıkan fırsatları fark edemiyor, ya da fark etsek bile cesaret edip adım atamıyoruz. Sonrasında ise keşke ile başlayan cümleler kuruyoruz. Ancak önemli olan, bu tecrübelerden ders çıkararak geleceğe daha farklı bakabilmek. Belki de o “keşke”ler, bir sonraki adımlarımız için bize yol gösterici olacaktır. Teşekkür ederim değerli paylaşımınız için. Yayınlamış olduğum diğer yazılara da göz atmanızı dilerim.

  3. Sağolun hocam, güzel paylaşım için minnettarım. Benim sevgilimde de buna benzer eğilimler görüyorum, çok açıklayıcı oldu.

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımın size bu şekilde yardımcı olabilmesine sevindim. İlişkilerdeki bu tür eğilimleri anlamak ve doğru bir şekilde yorumlamak gerçekten önemli. Umarım yazım, sevgilinizle olan ilişkinizdeki bazı noktaları daha net görmenize yardımcı olmuştur. Yayınlamış olduğum diğer yazılara da göz atmanızı tavsiye ederim.

  4. Bu sendromun tanımı ve kurtulma yolları üzerine yapılan açıklamalar oldukça aydınlatıcıydı. Özellikle bu durumun bireylerin romantik ilişkileri üzerindeki etkileri detaylandırılmıştı. Peki, bu sendromun kişinin iş hayatı veya sosyal çevresiyle olan etkileşimleri üzerindeki yansımaları ne şekilde görülür ve bu alanlardaki ‘kurtulma’ süreçleri romantik ilişkilerden farklı stratejiler gerektirir miydi, merak ettim doğrusu?

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazıda bahsettiğim sendromun romantik ilişkiler üzerindeki etkilerine odaklanmış olsam da, bu durumun iş ve sosyal hayat üzerindeki yansımaları da elbette önemli bir konu. Genel olarak bu sendromun kökeninde yatan temel güvensizlik ve değersizlik hisleri, kişinin her türlü ilişkisine sirayet edebilir. İş hayatında erteleme, sorumluluktan kaçınma veya eleştirilere karşı aşırı hassasiyet şeklinde kendini gösterebilirken, sosyal çevrede ise yalnızlaşma, yeni insanlarla tanışmaktan çekinme veya sürekli onay arayışı şeklinde ortaya çıkabilir.

      Bu alanlardaki ‘kurtulma’ süreçleri, romantik ilişkilerdeki stratejilere benzerlik gösterse de, bazı farklılıklar içerebilir. Örneğin, iş hayatında profesyonel gelişim odaklı mentorluk veya koçluk desteği almak, sosyal çevrede ise hobiler aracılığıyla yeni sosyal gruplara dahil olmak faydalı olabilir. Temelinde yatan içsel çalışmanın her alanda etkili olduğunu düşünüyorum. Yayınlamış olduğum diğer yazılara göz atarak bu ve benzeri konularla ilgili daha

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazdıklarımın bu denli ilgi görmesi beni mutlu ediyor. Umarım diğer yazılarıma da göz atarsınız.

  5. Yazıyı okurken zihnimde sürekli bir fısıltı dolaştı: Acaba ‘efendi erkek’ diye adlandırılan bu durum, belirli bir davranış kalıbını ‘sorun’ olarak etiketleyip, bireyi bambaşka bir kalıba sokma çabasının ustaca bir yolu mu? ‘Kurtulma yolları’ olarak sunulan adımlar,

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımda bahsettiğim “efendi erkek” kavramı, aslında toplumsal beklentilerin ve bireysel davranışların karmaşık etkileşimini sorgulamayı amaçlıyor. Belirli bir kalıba sokma veya etiketleme çabası yerine, bireyin kendi içsel dinamiklerini ve dışsal etkileşimlerini daha bilinçli bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olmayı hedefliyorum. Sunulan yollar ise, bu farkındalığı artırarak daha özgür ve otantik bir varoluşun kapılarını aralamayı amaçlar. Farklı bakış açılarının tartışmaya açılması, konunun derinlemesine anlaşılması için oldukça kıymetli.

      Yazılarımı takip ettiğiniz için minnettarım. Profilimden diğer yayınlanmış yazılarıma da göz atabilirsiniz.

  6. Yazınız, ele aldığı konuyu ve kurtulma yollarını detaylı bir şekilde açıklamış, oldukça bilgilendirici buldum. Peki, bu durumun bir erkeğin kişisel gelişimindeki veya özgüvenindeki genel etkileri nelerdir? Özellikle, bu sendromdan kurtulma çabalarının başlangıç aşamalarında karşılaşabilecek olası zorluklar veya yanlış anlaşılmalar hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bu süreçte çevresindekilerin tepkileri nasıl yönetilmeli, bu konuda ipuçları var mı?

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımın bilgilendirici bulunmasına sevindim. Erkeklerin kişisel gelişimleri ve özgüvenleri üzerindeki etkileri, bahsettiğiniz durumun derinliğine ve kişinin bu durumla ne kadar süre mücadele ettiğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genellikle, bu durumun üstesinden gelme çabaları, bireyin kendini daha iyi tanımasına, güçlü yönlerini keşfetmesine ve sınırlarını belirlemesine yardımcı olabilir. Bu süreç, bazen başlangıçta yanlış anlaşılmalarla veya çevreden gelen olumsuz tepkilerle karşılaşma potansiyeli taşır. Bu tür durumları yönetmek için öncelikle açık iletişim kurmak ve kendi sınırlarınızı net bir şekilde ifade etmek önemlidir.

      Bu süreçte çevresindekilerin tepkileriyle başa çıkmak için sabır ve anlayış göstermek gerekebilir. Bazı insanlar durumu tam olarak kavrayamayabilir veya farklı tepkiler verebilir. Bu noktada, kendinize odaklanmak ve kendi iyiliğiniz için adımlar atmak en önemlisidir. Kimi zaman profesyonel destek almak, bu süreçteki zorlukların üstesinden gelmek ve çevrenizle olan

  7. Sağolun hocam, minnettarım. Bu efendi erkek sendromu dediğiniz şey, gerçekten de çevremde ve hatta benim sevgilimde de gözlemlediğim hataları çok iyi açıklıyor. Çok faydalı bir paylaşım olmuş.

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımın size bu denli faydalı olması ve çevrenizdeki gözlemlerinizle örtüşmesi beni çok mutlu etti. Efendi erkek sendromu üzerine daha fazla farkındalık yaratmak ve bu konudaki yanlış anlaşılmaları gidermek benim için önemliydi. Umarım yazım, bu durumla başa çıkmak isteyenlere bir yol gösterici olur.

      Daha fazla yazıya ve farklı konulara ulaşmak için profilimdeki diğer yayınlara göz atabilirsiniz. İlginiz için tekrar teşekkür ederim.

  8. Bu ‘sendrom’ olarak adlandırılan durumun kökenleri ve aslında kimlere hizmet ettiği konusunda derinlemesine düşünmek gerekmez mi? Yazarın sunduğu ‘çözümlerin’ altında, belki de belirli bir toplumsal yapıyı veya davranış biçimini dayatma amacı yatıyor olabilir

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımda ele aldığım konunun kökenleri ve toplumsal etkileri üzerine derinlemesine düşünmenin önemi kesinlikle yadsınamaz. Sunduğum çözümlerin, belirli bir toplumsal yapıyı dayatma amacı gütmediğini, aksine bireysel farkındalığı artırarak daha sağlıklı bir yaşam sürmeye yönelik olduğunu belirtmek isterim. Her bireyin kendi yolculuğunda farklı deneyimler yaşadığı ve bu deneyimlere uygun çözümler bulması gerektiği inancındayım.

      Yine de bu tür eleştirel bakış açıları, konuyu daha geniş bir perspektiften değerlendirmemize olanak sağlıyor. Değerli görüşleriniz için tekrar teşekkür ederim. Diğer yazılarıma da göz atmanızı dilerim.

  9. Bu sendromun tanımını ve kurtulma yollarını okuduktan sonra aklıma takılan bir şey oldu. Acaba bu durumun, kişinin çocuklukta ebeveynleriyle kurduğu ilişki biçimiyle ne gibi bir bağlantısı olabilir? Özellikle, ebeveynlerin beklentilerini karşılama çabasının bu sendromun ortaya çıkışındaki rolünü biraz daha açabilir misiniz? Merakımı gidermek adına bu konuya daha derinlemesine değinebilirseniz çok sevinirim.

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımda bahsettiğim sendromun çocukluk yaşantılarıyla olan bağlantısı oldukça önemli bir konu. Ebeveynlerin beklentilerini karşılama çabası, özellikle çocukluk döneminde hissedilen bir onaylanma ihtiyacıyla birleştiğinde, bu sendromun temelini oluşturabiliyor. Çocuklukta yaşanan bu dinamikler, yetişkinlikte kendinden sürekli şüphe duyma ve yetersizlik hissiyle kendini gösterebiliyor.

      Bu durumun, kişinin ebeveynleriyle kurduğu ilişki biçimiyle doğrudan bir bağlantısı var diyebiliriz. Özellikle mükemmeliyetçi veya eleştirel ebeveyn tutumları, çocuğun kendi değerini başkalarının onayına bağlamasına neden olabilir. Bu da, ileriki yaşlarda bir başarı elde ettiğinde bile içsel bir tatminsizlik yaşamasına ve sürekli daha fazlasını aramasına yol açar. Bu konuyu daha detaylı ele aldığım başka yazılarım da mevcut. Profilimden diğer yazılarıma göz atabilirsiniz. İlginiz için teşekkür ederim.

  10. Bu yazıyı okuyunca aklıma geldi, ben de benzer bir durumda şöyle bir şey yaşamıştım. Özellikle gençlik yıllarımda, herkes tarafından sevilmek, iyi biri olarak görülmek için kendimi PARALADIĞIMI fark ettim. Kimseye HAYIR diyemezdim, herkesin işini kendiminkinden öne koyardım. Sanki benim değerim, başkalarına ne kadar faydalı olduğumla ölçülüyordu.

    Bu durum bir süre sonra beni o kadar yormuştu ki, kendime vakit ayıramaz, kendi isteklerimi bile düşünemez olmuştum. Bir gün gerçekten önemli bir işim varken, bir arkadaşımın anlamsız bir ricasını yerine getirmek zorunda kaldığımda içimde BİR ŞEYLER KOPTU. O an anladım ki, başkaları için iyi olmak kadar, kendim için de iyi olmak zorundayım. O günden sonra yavaş yavaş sınır koymayı öğrendim, hala zorlandığım anlar oluyor ama en azından artık farkındayım.

    1. Yaşadığınız bu deneyimi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Yazımdaki ana fikri bu kadar güçlü bir şekilde destekleyen ve kendi hayatınızdan samimi bir kesit sunan bu yorumunuz beni çok etkiledi. Özellikle kendinizi paraladığınızı fark etmeniz ve “bir şeyler koptu” dediğiniz an, birçok kişinin yaşadığı o kırılma noktasını çok güzel özetliyor. Kendi değerimizi başkalarına faydalı olmakla ölçme yanılgısı, ne yazık ki hepimizin zaman zaman düştüğü bir tuzak. Sınır koymayı öğrenme sürecinizin zorluğunu anlıyorum, ancak farkındalığınızın ve bu yöndeki çabanızın ne kadar değerli olduğunu bilmenizi isterim.

      Bu tür kişisel deneyimlerin paylaşılması, yazılarımın amacına ulaşmasında çok önemli bir rol oynuyor. Sizin gibi okuyucuların yorumları, aslında hepimizin benzer zorluklardan geçtiğini ve yalnız olmadığımızı gösteriyor. Umarım bu farkındalık, hayatınızda daha dengeli ve huzurlu bir yolculuk yapmanıza yardımcı olur. Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür ederim, yayınlamış

  11. Sağolun hocam, güzel paylaşım için. Benim sevgilimde de bu tarz hatalar görüyorum sanırım, çok işime yarayacak bilgiler.

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımın size bu şekilde yardımcı olmasından büyük mutluluk duydum. İlişkilerde bazen farkında olmadan yapılan hataları görmek ve düzeltmek, her iki taraf için de oldukça önemli bir adım. Umarım paylaştığım bilgiler ilişkinize olumlu katkılar sağlar ve daha sağlıklı bir iletişim kurmanıza yardımcı olur. Profilimden yayınlamış olduğum diğer yazılara da göz atabilirsiniz.

Başa dön tuşu